Hepimiz gerçek hayatın zorluklarından bunalıp keşke bir model olsaydım lafını en az bir kere kurmuşuzdur. Ne sorun olabilir ki? Uzun bir boy, düzgün bir fiziğin varsa dünyanın en iyi markalarının ürünlerini giyip, dünyanın en iyi dergilerinde yer alabilir ve zengin olabilirsin. 

Genç yaşta manken olmak için Danimarka'dan ayrılan 16 yaşındaki Emma Fransa'ya gelir. Daha yolun çok başında bir manken adayı olduğundan bir oda tutar ve odayı Zofia adında başka bir mankenle paylaşır. Hayali bir gün Chanel'in defilesinde baş manken olarak yürümektir.

Film ikili ilişkiler ve kendisini savunma konusunda hiçbir şey bilmeyen, bocalayan, toparlamak isteyen ama sürekli daha dibe batan bir modelin hikayesi... Model rolünde Maria Palm'ı görüyoruz. Kesinlikle Vogue dergilerinden aşina olduğumuz standart güzel mankenlerden birisi fakat gerçek hayatta çokta ünlü olmaması açıkçası beni şaşırttı. 

Fransa'daki ilk çekiminde gergin olduğu için fotoğraf çekimini berbat eden ve fotoğrafçı tarafından kovulan Emma oldukça üzgün ayrılır. Fotoğrafçı rolünde karşımıza Shane rolü ile Ed Skrein çıkıyor; genellikle aksiyon filmlerinden tanıdığımız oyuncu seksi fotoğrafçıyı da oldukça güzel canlandırmış. 

Yeni başlayan mankenler için en önemli kişi fotoğrafçıdır. Fotoğrafçı seni severse sonrasında işler istediğinden bile iyi gider, kapıların açılması çok kolaydır. En basiti günümüz dünyasına baktığımızda Instagram sayesinde mankenleri gördüğümüz kadar fotoğrafçıları ile birlikte de oldukça fazla poz görüyoruz. Mankenler ajanslarla çalışsa da asıl işverenleri fotoğrafçılar oluyor...

Kötü geçen bir haftadan sonra Zofia gece dışarı çıkıp biraz eğlenmeyi teklif eder. Tesadüf eseri yakışıklı fotoğrafçı Shane' de aynı gece kulübünde arkadaşları ile eğlenmektedir. Fotoğraf çekiminin berbat geçmesinden dolayı kendini hala kötü hisseden Emma, Shane'e merhaba der ve gayet samimi bir karşılık veren fotoğrafçımız arkadaşları yanına geri döner.Alkolün etkisi ile Shane'i dansa kaldırır ve yakınlaşırlar.

İlk fotoğraf çekimi yüzünden neredeyse sözleşmesi feshedilecek olan Emma birden aynı fotoğrafçı tarafından L'Officiel çekimi için davet alır. Fotoğrafçı Shane gerçek hayatın Mert Alaş'ı gibi desek yalan olmaz. Kısa sürede kaynaşan ikili sevgili olur ve tabi ki Shane her çekimde Emma ile çalışmak ister daha doğrusu ilişkileri boyunca... İkisi de birbirine aşık olmasına rağmen Emma büyülü dünyanın ışıltısına kapılıp Danimarka'daki sevgilisini yok sayar. Shane'in arkadaş topluluğu için gittikleri bir partide Shane eski sevgilisi ile fazla samimi olması Emma'nın durumu yanlış yorumlamasına neden olur ve Chanel' in yöneticilerinden biriyle gece birlikte olur. Sabah Shane arkadaşları ile vakit geçirip geç kaldığını söylemesi ve Emma'nın inanmaması üzerine Emma başkası ile birlikte olduğunu söyler. İpler burdan sonra kopar zaten Shane hiçbir çekimde Emma'yı istemez. Öyle bir dünyada çevreniz yoksa şartlar pekte iyiye gitmeyecektir.

Filmlerde olaylar ne kadar iyi başlarsa kötüleşmesi de bir o kadar hızlı oluyor o yüzden bu da kuralı bozmadı. Daha yolun çok başında olan ve birkaç çekimde bile durumu kurtaramayıp ipin ucunu kaçıran Emma belkide reddedilmekten korktuğu için Bay Chanel ile birlikte oldu. En başında sıradan bir modelken ve çekimden kovulurken fotoğrafçıyı öpmesi sayesinde dikkatini çeken ve her çekime dahil olan Emma için işlerin bu şekilde ilerliyor olduğunu düşünmesi yanlış değil. Shane ile birlikte olmak için yalan söyleyip 2. şansı elde eden Emma'nın yine en büyük hatası insanlara güvenmesi... Çekimler sırasında Shane'e söylediği yalanı Zofia'ya anlatır... Küçük bir kasabadan modanın kalbine geliyorsanız tutunmak için neler yaparsınız? Emma aldatıyor, aldatılıyor, tecavüze uğruyor ve cinayete teşebbüse kadar gidiyor olaylar.


Ev arkadaşı Zofia, Emma'yı her zaman kıskanır çünkü o da başka bir ülkeden gelmiştir ve zorlanıyordur fakat gözü biraz daha açıktır. Gerçekten tanrıçaların olduğu bir dünyada sıradan bir yüzünüz ve ölçüleriniz varsa daha farklı bir strateji izlemeniz gerekir. Yaptığı ilk iş Shane'i kendi tarafına çekmek olur. 

Yaşanan onca olumsuzluktan sonra Danimarka'ya dönen Emma için tüm umutlar tükendiğinde ajanstan bir telefon alır; En son yaşadığı olaydan dolayı dikkatleri üzerine çekmiştir ve Moda Haftası için Chanel'den bir davet aldığını öğrenir fakat sonunda hem ajansın tüm yaşananlardan ötürü reddettiğini öğrenir hem de gerçekten gitmek ister mi tam emin olamayız. Çok şaşırır ve donakalır. Benim yorumum tabi ki sonrasında tekrar geri dönüp ortamın tozunu attırması yönünde diyebilirim. 

Oldukça güzel ve etkileyici bir filmdi. Eğer güçlü ve nüfuzlu bir aile geçmişiniz yoksa bu yolda yürümenin ne kadar zorlayıcı olduğunu görüyoruz. Kişilerarası iletişim becerileriniz ne kadar iyiyse- eh birazda şans- yükselmeniz, en azından işleri yoluna koymanız kariyeriniz açısından iyi bir yol çizecektir.

GAİA










Blogger tarafından desteklenmektedir.