Yüzyıllardır bir çok insanı etkisi altına almayı başarmış, hümanist felsefeye dayalı strateji kitabı olan "Savaş Sanatı", tam tarihi bilinmemekle birlikte M.Ö 6. yy. ortalarında yaşadığı düşünülen, Zhou Hanedanı (Zu Hanedanı) ' na mensup olan He Lu' nun hükmettiği  Wu Devleti' nde yaşamış olan ve hükümdarın danışmanlığını yapan ünlü komutan ve filozof Sun Tzu (Sun Zi) tarafından yazılmış bir eserdir.

Dünyanın en eski strateji kitabı olarak kabul edilen bu eser, döneminin en önemli savaş stratejileri kaynağı olmuştur.
"Hesaplama"
"Savaş"
"Taktik Saldırı"
"Duruş (Konuşlanış)"
"Güç (Vaziyet)"
"Zayıflık - Güçlülük"
"Harekat"
"Dokuz Değişken: Binbir Olasılık"
"Orduyu Harekete Geçirmek"
"Arazi"
"Dokuz Arazi"
"Ateşle Saldırı"
"Casus Kullanma"
başlıkları altında on üç bölümden oluşan kitap Sun Tzu' nin ağzından yazılmıştır. Her bölüm savaşın farklı stratejik yönlerine değinmekte ve koşulların zafere ulaşma yolunda nasıl lehine çevrileceğine dair  bilgiler ve öğütler vermektedir. Ayrıca eser Çin atasözleri, özlü sözler ve eski Çin ölçü birimleri barındırmaktadır. 
       
Bir savaş strateji kitabından fazlası olan bu eserdeki, Sun Tzu' nin benimsediği ve kitabın temelinde yatan Taoculuk ve hümanizm görüşü, kitaba derinlik katmıştır. Verilen öğütlerden savaşmadan ve katliam yapmadan kazanmayı esas almasından bunu görebiliyoruz. Kitapta verilen bu öğütler ve taktikler gündelik hayata dahi uygulanabilir niteliktedir. Öyle ki 20. yy.' dan itibaren siyaset, ekonomi, iş dünyası, sanat gibi birçok alanın vazgeçilmezleri arasına girmiştir ve birçok esere alıntı olmuştur.
       
İlgilenenler için "Sun Tzu and the Art of Business: Six Strategic Principles of Managers" adlı, iş dünyasına yönelik bir kitap da mevcut.

NOTT
ALIEN: COVENANT 2017
YÖNETMEN: Ridley SCOTT
IMDB:7
Çok fazla bilim-kurgu filminin çıkmasına bağlı olarak şu aralar fark etmişsinizdir ki ana konu yine aynı, insan ırkı başka gezegenlere gidip koloni kurmaya hazırlanıyor. Tabi doğal olarak yolculuk sırasında yine binbir türlü zorluk baş gösterecek ki filmi izleyelim. Sonuçta bir filmde kötü adam ne kadar iyi ise filmde o kadar iyi oluyor.

Predetor ve Alien filmlerini başından beri çok severim ama daha çok Predator fanıyım desem yeri var. Özellikle de “Predator vs. Aliens” filmlerinde Predator’ u  bayağı etkileyici ve korkutucu bulmuştum, çünkü hem aşırı zekiler hem de çok ileri bir teknolojiye sahiptiler, Alien da ise olay daha ilkel fakat her zaman film seçerken yine en önemli nokta yönetmen benim için Ridley Scott olduğunu duyunca hiç düşünmeden gittim. Hazır bilgiler tazeyken sizinle de paylaşayım.

Film Alien devamı gibi gözükse de Prometheus filminin devamıdır. Prometheus’ u izlemeyenler için filmi izleyenler de bazı kısımlar tam oturmamış olabilir belki, her ne kadar David sahneye çıksa ve nedeni açıklansa bile önce ki filmi izleyen için daha farklı olacaktır.
Filmin başlangıcı bana Passengers filmini anımsattı biraz geminin bir yıldız patlaması sonucu hasar alması ve mürettebatın uyanması kısmından bahsediyorum. Daha sonra asıl hedeflerine gitmekten vazgeçip daha yakın alternatif bir gezegene gitmeleri ise hedeflenen yoldan başka bir yola girdiğimizde başımıza nelerin geleceğini gösteriyor sanki.

Prometheus filminde David’i açıkçası çok sevmiştim fakat tayfasının yok olmasından sonra varoluşu sorgulayan David akla şu soruyu getiriyor David’i insan yaratmıştır ve insan da zaten kendi yaratıcısını aradığı için şuan o gezegende mahsur kalmıştır. Üstelik kendisini yaratan insandan çok daha üstündür çünkü insan öldüğünde bile o yaşamaya devam ediyor. Bir üst modelimiz olan Walter filmin başında yaratıcısı olan insan ile konuşurken o da varoluşu sorguluyor. David ise kendisini Tanrı konumunda görmeye başlayıp insana savaş açtığını görüyoruz çünkü her ne kadar insandan üstün olduğunu düşünse bile aslında insan olamadığı için ve insanın belirlediği kurallar dâhilinde-yazılım/kodlar- kaldığı için öfkelidir. Bunu da notaları Walter' a öğretirken "Yeni bir nota üretemeyiz yalnızca olanları çalabiliriz diyor." Byron’dan bir çok alıntı yapan David bir bölümde Walter’ a okuduğu şiirde ne kadar kibirli olduğu gözümüze çarpar ve kendini gördüğü konumu aslında bize direkt olarak söyler:

“Ben Krallar Kralı Ozmandias’ım."
Ey güçlü olan, şu yaptığım işlere bak ve titre
O tarihi anıtın, uçsuz bucaksız çevresinde
Arasan sadece koca bir gövde ve kalıntılar
Başkaca uzanıp giden yalnızlık ve kumlar"

Yalnız bir hata vardır şiir kime ait dediğinde David, "Byron" cevabını verir. Walter ise "Hayır Shelley" diye düzeltir onu, sadece Shelley demesi akla Frankenstein' ın yazarı ünlü Mary Shelley' i akıllara getirir. Her ne kadar Percy Bysshe Shelley’ den bahsediyor olsa da güzel bir çağırışımdır. Frankenstein’ da da Tanrı rolünü oynayan Dr. Frankenstein yarattığı şeyden hiç hoşlanmaz ve ona canavar der. İnsan bir canavar yarattı ve David de kendi canavarlarını yaratmaya başladı.
Değinmek istediğim bir diğer nokta Alienların yeni formu; sanırım daha insansı ve daha estetik bir formları olduğunu söylemeliyim. David ile iletişim kurdukları o sahnede hani kaptan ateş açmıştı sonra üstüne de David azarlamıştı kaptanı orada bayağı etkileyici buldum. İlk filmlerde daha ilkel bir yapıda olan yaratıklar insanların yüzlerine atlıyordu hatırlarsanız ve yumurtalar o şekilde yeni kovan buluyordu burada yine bu ilk türe ait yaratıkları görürken sadece hava yolu ile canlı bir form bularak hayata tutunabildiklerini görüyoruz.
Filmin başında çok tanıdık bir yüz görüyoruz üstelik tayfanın ilk kaptanı olan kişi hani kapsülde ki sorun nedeni ile filmin çok ufak bir kısmında yer alıyor. James Franco’yu görmek şaşırttı ama asıl şaşırtan filme girmesi ile çıkması oldu sanırım.


Filmin sonu ise devamının geleceğinin göstergesi zaten ama asıl soru Daniels ve Tee’nin başına nelerin geleceği umarım Elizabeth Shaw’ın başına gelenler gibi olmaz artık bekleyip göreceğiz.

GAIA
Blogger tarafından desteklenmektedir.