THE GRAND BUDAPEST HOTEL
IMBD: 8.1
YÖNETMEN: WES ANDERSON

Stefan Zweig’ ın notlarından esinlenerek uyarlanan film birçok ödüle layık görülmüştür. Oyuncu kadrosunun zenginliği ,kullanılan dekorlar ve diyaloglar ile oldukça ilgi çekici bir yapıtı karşımıza çıkartıyor.

Masalsı anlatımı, çizgi romanları hatırlatan sahneleri, ironik diyalogları ile tam bir karakter ve durum komedisidir. Şimdiye kadar izlediğim filmlerden oldukça farklı diyebilirim. Özelliklede çok fazla Hollywood etkisinde kalan kişilerin filmden beklentisi daha farklı olacak ki internet üzerindeki yorumlamalar o şekilde görülüyor. Gel gelelim filmin ehli kişiler yani sinema eleştirmenleri tarafından oldukça olumlu yorumlar almıştır.

Filmin konusuna gelirsek biraz değinmek istiyorum. Film bir genç kızın, yazarın anısına yapılmış anıtının başında durması ile başlar. Yazarın 1968 yılında Budapeşte Oteline yaptığı gezileri anlatan kitabı okumaya koyulur. Daha sonra sahne değişir ve yazarın evine gideriz. Başlarda sahneden sahneye atlayarak insanın kafasında nereye varacak acaba diyerek meraklandırıyor. Oyuncu kadrosunun zenginliğinden bahsetmiştim. Sahneye sürekli tanıdık bir yüz giriyor fakat bağlanmamıza izin vermiyor sanki yönetmen, hikâye daha çok Sıfır Mustafa ve Odacı Gustave üzerinden ilerliyor.
Yazarımız Budapeşte otelinin eski şatafatlı günleri geride bıraktığını ve otelin neden kapatılmadığını öğrenmek ve bununla ilgili şeyleri yazmak üzere otele gider. Yazarın gençliğini canlandıran Jud Law’ı görüyoruz karşımızda, yazar otelin sahibi Sıfır Mustafa ile karşılaşır ve otele nasıl sahip olduğunu ve kapatmak istemediği hakkında bir konuşma ile hikâyemiz başlar.

Film gerçek tarihten ayrılarak gayet gerçekçi ve hayali bir Avrupa ülkesi macerası anlatması hem tarihsel süreçlerle dalga geçilmesi hem de tarihten kaçarak ondan intikam almayı denemek olarak değerlendirilmiştir.

Hikayenin başlarında sürekli bir şey anlatacakmış gibi yapılıp başka bir konu ve sahneye geçmesi insana biraz şok yaşatıyor. Açıkçası ilgiyi ekrana kitlemeyi başarmış. Sıfır Mustafa’ nın gençliğini oynayan Tony Revolori ise oldukça iyi bir oyunculuk sergilemiş. Gustave’ ın umarsız havasına karşın müşterilerine karşın gösterdiği incelik ve tavırları ise oldukça dikkat çekici ayrıntılar.

87.Akademi Ödülleri'nde; En İyi Yapım Tasarımı ve Set Dekorasyonu, En İyi Özgün Film Müziği, En İyi Kostüm Tasarımı ve En İyi Saç ve Makyaj dallarında ödüle layık görülmüştür. Film Şubat 2014 tarihindeki 64. Berlin Film Festivali açılış filmi oldu. Festivalde Jüri Özel Ödülü Gümüş Ayı ödülünü kazanmıştır.



Bağımsız sinemanın sevilen yönetmeni, bir Wes Anderson filmidir. Son zamanlarda izlediğim oldukça hoşuma giden ve kesinlikle tekrar izlemek istediğim filmler listeme eklemiş bulunuyorum.

GAİA
Blogger tarafından desteklenmektedir.